Efendim Merhabalar, size daha öncesinde Milan ve Venedik gezilerimden bahsetmiştim. Şimdi sıra Floransa'da. Bilerek hepsini bir anda yayınlamıyorum. Aralıklarla yayınlamaya devam edeceğim. Bundan sonra üç yazım daha olacak. Onlar ise Vatikan, Pisa ve Roma... Girişimizi fazla uzatmadan söz sırası Floransa'da.
Akşam üzeri yolculuk yapıp, gece otele vardığımızdan direk uyuya kalıyorduk. Sabahları gezmeye başlıyorduk. İtalya hakkında daha önce demediğim; fakat Floransa'da hat düzeye çıkan şekilde trafiğin her yerinde motosikletli sürücüler yer almakta. Çoğu sokakta fotoğrafta da göreceğiniz gibi motosikletlerle kaplı bir şekilde.
Gezime başlamadan ne hediye alacağımı kararlaştırmıştım. Böyle yapmanın daha sağlıklı olduğu görüşündeyim. Zaten birçok gezi rehberinde nereden ne alınır tarzında bilgiler yer almakta. Floransa'da ise el işlemesi deri eşyalar ve çantalar revaçta, San Lorenzo Bazilikasının yanı başında yer alan sokak satıcılarından bu ürünleri alabilirsiniz. Avrupa'da pazarlık yapılmaz denilse de bu söze pek takmayın. Ben aldığım hediyelerimde çok fazla pazarlık yaptım. Neredeyse 15 dakikamı sırf pazarlığa ayırdığımı söyleyebilirim. Bu sayede başlangıç fiyatına göre %45 oranında daha ucuza satın aldım.
Floransa'da şehri temsil eden birçok sembol var. Hangisine işte bu deseniz yanılıyor olacaksınız. Her sokakta bir sanateseri bir başyapıt yer alan başka bir şehir gezmedim. Şehir tamamen tarih kokuyor diyebiliriz. Şehrin sembollerinden biri olan Floransa Duoması yani Katedrali...
Gelato yani dondurma, daha da bize yakın olan ismi Roma Dondurması. Bizim maraş dondurmasına göre kıvamı daha azdır ve çabuk eriyor; fakat yüzlerce dondurma çeşiti var. Denediğim birkaç değişik taddan biri: Mandalina, Salatalık, Acı Çikolata... Bu dondurma olayını Roma yazımda daha detaylı bahsedeceğim.
Palazzo Vecchio Florasan'nın başka bir sembolü. Günümüzde belediye meclisi olarak kullanılan Vecchio Sarayı içerisinde müze ve kule yer alıyor. Sonraki gün 95 metre yüksekliğindeki kuleye çıkıp şehri tepeden seyrettim. Sarayın sol tarafında yer alan heykel Neptün Çeşmesi'nin olduğu yer, çeşmenin içerisinde Neptün'ün heykeli yer alıyor. Sarayın bulunduğu meydan ise Signoria Meydanı, Floransa'nın geniş meydanlarından. En sağda ise üstü kapalı etrafı açık yerde ise birçok mermer heykeller yer alıyor. Her yerde heykel var. Hatta rönesans devrinin ünlü heykeltıraş, ressam, mimar ve şairlerinden Michelangelo'nun heykeltıraştaki rüştünü ispatladığı Davut heykeli de Floransa'da... Bir anekdot aktaracağım; Michelangelo'ya sorarlar bu güzelim heykelleri nasıl yapıyorsun diye, o da taşın üzerindeki fazlalıkları atarak heykeli oluşturuyorum der.
Vecchio Sarayının kulesinden tüm şehir çok güzel izleniyordu. Hatta kesinlikle buradan güneş batışını izlemenizi öneririm. Ben genellikle şehrin yüksek bir noktasına ikindi üzeri gibi giderim. Hem güneş batışını hem de akşam ki silüetini izlerim.Güneşin batışını izlerken sanki güneşi keşfetmiş bir havadaydım. Bu noktadan birçok fotoğraf çektim. Tabi fotoğrafçılığı profesyonel anlamda bilmediğimden harika pozlar çıkmıyor; ama burayı görmek emin olun muhteşem.
Çocukken hemen hemen herkesin okuduğu kitaplardan olan Pinokyo İtalyan yazar Carlo Collodi tarafından yazıldığından ülkenin kahramanları arasında, gerçi eserin orijinalinde Pinokyo idam ediliyor.
Dedim ya, şehirde birçok yapıt yer alıyor. Bu yapıt başka bir şehirde olsaydı, o şehrin başyapıtı olurdu; fakat Floransa'da yardımcı başyapıt görevini üstlenmiş durumda. Bir şehrin kesinlikle trafiksiz meydanlara sahip olması gerekir.
Fotoğraftaki kişiyle iletişim konusunda biraz zorlandım. Tek bildiğim isminin Arrigo olduğu, konuşamazsak ta birbirimizi anladık. Elinde fırçası ve palet olarak kullandığı bir tahta; fakat Arrigo'nun tuvali yok. Tuval olarakta kullandığı bisikletinin üzerinde bulunan taşlar... Ponte Vecchio Köprüsü'nün karşısında bu taşlara fırçasını elindeki tahtadan boyalara sürerek manzarayı aktarıyor. Yer de gördüğünüz bir taşın sanat eserine dönüşmesine aracılık ediyordum, içimden bu adama işte gerçek bir sanatçı diyerek fotoğraf çekebilir miyim diye izin aldığımda, heyecanlanarak kendisine özgü pozunu vermeyi ihmal etmiyor. Teşekkürler Arrigo, daima gül ...
Pitti Sarayı ve Boboli Bahçeleri'ni görebilmek için yüklü bir miktarda bilet parası ödemiştim. Pitti Sarayının içerisinde birçok resim ve koleksiyonlar yer almaktaydı. Hatta burayı gezebilmek için üç veya dört ayrı bilet kesiliyordu; çünkü içerisi inanılmaz derecede büyük. Burada ben 2 saate yakın zaman geçirdim. Boboli Bahçeleri simetrik, tertemiz ve kusursuz yapısıyla göreni huzura erdiriyor. Sanki cennet...
Ponte Vecchio Köprüsü, bana göre ve hatta çoğu kişiye göre Floransa'nın sembolü. Eski Köprü diye geçen köprü gerçekten çok eski ve Floransa'nın ilk köprülerinden. Bulunduğum noktadan defalarca fotoğraf çektim ve her çekimimde nehir güneşle de orantılı olarak farklı bir renge dönüşüyordu. Renk cümbüşü dedikleri bu olsa gerek.
Tam kartpostallık bir görüntü yakaladığım için kendimi şanslı gören biriyim. Her açıdan her saniye farklı bir renkle baş başa kalıyorsunuz. Yurtdışında gezerken daha önceden izlediğiniz filmlerde geçen mekanlarda yürümek gerçekten çok güzel, hatta bazen kendi kendime şaşkınca gülümsüyorum.
Bu da az önce Ponte Vecchio'yu çekerken kullandığım köprü ve güneşin batışı...
Ve son fotoğraf olarak ise; Floransa'da kullandığım emektar haritam. Size nasıl harita kullandığımdan bahsedeyim. Övünmek gibi olmasın ama bulunduğum noktada elimdeki haritaya hızlıca göz atıp, şehirde nerede ne olduğunu haritasız olarak rahatlıkla bulabilirim. Bense haritayı daha çok yön bulma aracından ziyade nereleri gezdiğimi nerelerde yürüdüğümü çizmek için kullanıyorum. Bu sayede daha sonra haritaya baktığımda nereleri gezdiğimi rahatlıkla anımsıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkürler